ANKARA -Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomi ve Tarım Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Rıdvan Turan, ekonomideki gelişmelere dair partisinin genel merkezin basın toplantısı düzenledi. Turan, savaş ve rant odaklı politikaların ormanlık alanları ve doğal varlıkları ne derece riske ettiğinin açık olarak görüldüğünü belirtti.
‘Hedeflerin hiçbiri tutturulamadı’
Türkiye’nin devasa bir kriz eşiğine geldiğini, devasa bütçe açıklarının verildiğini, cari açıkların sürekli rekorlar kırdığını belirten Turan, “AKP’nin iddiasına göre, 2023 yılında kişi başına milli gelirin 25 bin doların üzerine çıkacağı öngörülüyordu. İhracatın yıllık 500 milyar dolar aşacağı ve işsizliğin yüzde 5’in ve altına çekilerek işsizliğin kalıcı biçimde azaltacağı ve enflasyonun da giderek düşürüleceği iddia ediliyordu. Bugün geldiğimiz noktada bu hedeflerin hiçbirinin tutturulamadı” şeklinde konuştu.
Turan, Türkiye’de döviz, mali ve yaşaması her an mümkün olabilecek mali krizi gibi faktörlerin ekonomideki temel yapısal problemler olarak ortada durduğunu söyledi. Turan, iktidarın mevcut kriz hallerinden çıkması için Merkez Bankası başkanını değiştirdiğini, bunu da uluslararası sermayeye sevimli görünmek için yaptığını ifade etti. Turan, “Sorulması gereken temel soru şu; iki sene üst üste ek bütçenin yapıldığı bir ekonomi nasıl bir ekonomidir? Biz nasıl bir ekonomi olduğunu biliyoruz. Bu ekonomi kamu maliyesi krizine adım adım yaklaşmakta olan bir ekonomidir” dedi.
‘Paralar harcamaları artıracak’
Meclis’te geçen ek bütçede deprem için 500 milyarlık bir ödeneğin öngörüldüğünü, kalan 600 milyar paranın ise nereye harcandığının belli olmadığını söyleyen Turan, devamında paranın bakanlıklar arasında bölüştürüldüğünü aktardı. Turan, “Bu kalemlerin içerisinden yerel seçimlere yönelik olarak bir kaynak transferinin yapılacağı, devletin militarist kulvarı daha da güçlendireceği, savaş harcamalarının daha fazla artırılacağı, TOMA’ya ve copa daha fazla para yatıracağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok” diye konuştu.
Turan, Merkez Bankası’nın enflasyon beklentisini arttırdığını ve enflasyondaki düşüş sürecinin ise 2025 sonrasına bıraktığını söyleyerek, “Bu şu demek 2025 yılına kadar iyi hiçbir şey beklemeyin. Yoksullar, emeği ile geçinenler, yüksek enflasyon altında ezilmeye devam edilecek. Buna rağmen bu ifadeleri sanki tünelden çıkıyormuşuz, kötü günler geride kalıyormuş gibi pazarlayan siyaset ve ekonomi erbabını buradan eleştiriyorum” dedi.
‘IMF’siz IMF reçetesi gündeme gelecek’
Turan, bütçenin yüzde 55’i KDV ve ÖTV’den karşılandığını, en yüksek gelir grubuna sahip olan insanların ödediği kurumlar vergisinin yüzde 14 civarında olduğunu belirterek, “Kaldı ki 2023 bütçesinde 994 milyarın 800’lük milyarlık bir vergi olduğu düşünülürse; bu vergi sermayeden alınmayan vergiyi ifade ediyor. Sermayeden vergi almayan devlet, halktan onu da dolaylı biçimde ekmekten, sudan ilaçtan, vahşice talip etmeye devam ediyor. Bu sebeple orta vadede bir taraftan yerel seçimleri almaya dönük popülist politikalar yoğunlaşırken, öte yandan da halkın yoksulluğunun çok fazla boyutlanacağı ve seçimlerden sonra IMF’siz bir IMF reçetesi gündeme gelecek. Biz o sebeple bu vergideki adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını savunuyoruz. Verginin yeni anlayışla toplanması ve en üst gelir diliminden daha fazla olmak üzere bir servet ve rant vergisinin mutlaka hayata geçirilmesinin temel öneme sahip olduğunu sürekli ifade ediyoruz” şeklinde ifadeler kullandı.
‘Çözüm dayanışma ekonomisi ve kooperatifler’
Turan, devamla şunları aktardı: “Enflasyonu düşürmeye ilişkin yaklaşımlar, sınıfsal yaklaşım vardır ve bu yalnızca para ve maliye politikalarına devredilebilecek bir alan değildir. Bunu HDP olarak; demokratik ekonomi programımızda ifade ettik. İşsizliğin kalıcı olarak ortadan kaldırılacağı, kamusal yatırımlara ağırlık verileceği,, adil bir gelir ve servet dağılımını temel alan bir ekonomi politikasına ihtiyacımız var. Yine yaşanabilir bir ücret rejimine yönelmek gerekiyor. Zaruri mallardaki fiyatların mutlaka dondurulması, gıda ve ısınma gibi etkin fiyat kontrollerinin yapılması gerekiyor. Enerji başta olmak üzere kamusal varlıkların tekrar kamulaştırılması gerekir, istihdam desteği sağlanmalı yoksullara yönelik nakit destekler ve temel gelir güvencesi sağlanmalı. Anti tekel düzenlemeler planlanarak enflasyon düşürülmelidir.
Önümüzdeki dönem özellikle bu yaz döneminde Türkiye’de gıda fiyatlarının giderek arttığı dikkate alınırsa; çarşı ve pazarın el yakacağını görmek mümkün. Dayanışma ekonomilerinin örgütlendirilmesi, kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması, demokratik ekonomi anlayışımızın temeli olacaktır. Bu fasit dairede HDP ve Yeşil Sol Parti’nin halkımızla birlikte olduğunu, her türlü dayanışma ilişkisine hazır olduğunu ve elbirliği ile bu sermaye dostu, halk düşmanı politikaları yenilgiye uğratacağımızı belirtiyoruz.”