Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonunda görülen Kobani Davası’nın bugünkü duruşması yapıldı. Duruşmaya yarın sabah saat 10:00’da devam etmek üzere ara verildi.
Demirtaş, duruşmaya Edirne Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Duruşma öncesi SEGBİS’le katılan avukat ve katılımcılar, babası Tahir Demirtaş’ı kaybeden Selahattin Demirtaş’a başsağlığı dileğinde bulundu.
Ardından duruşmada savunma yapan Selahattin Demirtaş,”Savunmamı okuma yazması olmadan alın teriyle 7 çocuk yetiştiren babama, Tahir ustaya ve bütün anne,babalara ithaf ediyorum” sözleriyle savunmaya başladı.
Suçlu aranacaksa o biz değiliz
Sizin ve benim mensup olduğumuz devlet bizim anavatanımızı zorla işgal etmiş olduğunu söyleyen Demirtaş,”Erdemlilik anlaşmasını bozan devlettir. Suçlu aranacaksa o biz değiliz. Biz bunun mağduruyuz. Bizim de hatalarımız oldu, o da hakikatin peşinden gitmeme hatasıdır” ifadelerini kullandı.
Demirtaş, “Davanın sonucu, kazananı belirlemeyecek. Biz iyiliği ve doğruluğu savunduğumuz için daha ilk günden kazandık. Bunun bir bedeli var. Bu bedeli ödemeye devam ediyoruz” dedi.
Devlet Kürtlere şöyle bakıyor: Ya benimsin ya kara toprağın
Bir fezlekede demokratik çözüm çadırlarının suç sayıldığını aktaran Demirtaş,”Bu fezlekelerde direniş dediğimiz her şeyin altını çizmişler. Direniş eşittir terör. Bizim jargonumuz farklı, tarih bilincimiz farklı, kullandığımız kavramlar farklı. ‘Barış için direniyoruz. Bu savaşı bitireceğiz, bunun için direneceğiz’ demişiz bunun altını çizmişler. Ben Diyarbakır İHD Başkanı iken İl İnsan Hakları Kurulu kurulmuştu. Vali kurulun temsilcisiydi. Orada yaptığım konuşmada İHD örgütleri dedim diye sözümü kesti Vali, ‘Örgüt demeyin, başka bir şey deyin’ dedi. Abdülhamit’ten beri böyle. Burun kelimesini bile yasaklamıştı kendisi. Biz direniyoruz, hapiste direniyoruz, parlamentoda direniyoruz. Zulme karşı direniş haklıdır, meşrudur. Sen gece gündüz Gazze için direniş çağrısı yapıyorsun, hilafet çağrısı yapıyorsun. O niye suç değil? Biz özerklik isteyince niye suç? Onlarınki barışçıl ise bizimki de barışçıl. Türklerin ve Kürtlerin hafızası başka aktı. Yüz yılda iki ayrı korku ve travmaya sahip halk, aynı ülkenin çatısı altında mecburlar, mahkumlar ve aynı zamanlarda cezalılar. Bizim için ceza gibi ama Türkler için de ceza gibi. Başka bir çaremiz de yok. Türk Devletinin Kürtlere bakışı şöyle: Ya benimsin ya kara topraksın. Slogan yasak, pankart yasak, siyaset yasak, sivil toplum örgütü yasak. Dağa gidince terörist. E siz dik alasını yapıyorsunuz. Şeriatı da hilafeti de savunanınız oluyor. Biz de hakkımızı kullanıyoruz. Bize izin verseniz ölümleri engelleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kürtlerin kutuplarda evi olsa devlet oraya da anında nota verir
Demirtaş, “Hepimiz Erdoğan’ın hayranı mı olacağız? O zaman biz biz olmayız, onurumuzu kaybederiz. Kürt sorununun bir tek çözüm yolu var o da Kürt’ün olduğu gibi kabul edilmesi. Türk neyse o, biz Türk’e şekil vermeye çalışıyor muyuz? Bunu yapma hakkımız da yok, böyle bir zihniyetimiz de yok. Türk, Fatih Sultan’ı anmasın, anarsa savcı soruşturma açar. İstanbul Fethi’ni anmayın. Biz tarihteki büyüklerimizi andık diye yargılanıyoruz. Qazi Muhammed’i andık diye suçlama yapılmış. Kürtler kutuplarda halk elde etse bile ona karşı çıkarlar. Bir iglo yapsa Kürtler ve Kürtlerin evidir dese, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kutuplara nota verir. Bahçeli der ki ‘Derhal tuzla buz edilmeli. Omuz üstünde baş konulmamalı. Türk’ün gücü gösterilmelidir’. Yapılmadı mı?” dedi.
Daha sonra yapılan katliamlarda, kolluk güçlerinin yaptığı yazışmaların fotoğraflarını gösteren Demirtaş, “Bunları ben yazmadım. Bunu bir Kürt yapsa lanetleriz” dedi. Bir yazılamadaki “Türk’sen övün, değilsen itaat et” yazısını gösteren Demirtaş, “Yüzyılın özeti budur. Siz Türk olarak övünüyor musunuz bilmiyorum ama biz Kürtler olarak itaat etmiyoruz. Birlikte yaşamaya varız ama bu zihniyete karşı sonuna kadar direneceğiz” dedi. Demirtaş son olarak taziyeye katılan herkese teşekkür ederek, “Allah herkesten razı olsun” dedi. (Haber Merkezi)