Ana Sayfa Politika 4 Mart 2024 152 Görüntüleme

Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansı: Gelin Canlar Bir Olalım

25 Şubat’ta İstanbul’da siyasi partilerin oluşturduğu Halkların Demokratik Kongresi ve Alevi kurumlarının düzenlediği Cumhuriyetin 100. Yılında Aleviler Konferansının sonuç bildirgesi açıklandı. 

Yapılan konferansta Alevi çatı örgütleri, vakıfları, dernekleri, cemevleri, yöre dernekleri, ocakları, sürekleri, toplulukları temsilcilerinin katılımıyla, ‘Erken Cumhuriyet Döneminden Bu Güne Politik Sistem ve Aleviler; Toplumsal Değişim Dinamikleri Bağlamında, Muhalefet ve Aleviler; Siyasal Katılım Arayışları, Siyasal Özne Olma / Yerel Yönetimlere Katılım ve Temsil; Aleviler Nasıl bir Gelecek İstiyor / Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri’ konuları tartışılarak sonuç bildirgesi oluşturuldu. 

Aleviler gidecek yerleri olmayan oy deposu olarak görülüyor

Konferanssın sonuç bildirgesinde, “Aleviler, Cumhuriyet öncesinde de sonrasında da önemli değişim dinamiklerinden biri oldular. Aleviler, kadın hareketi, sınıf hareketi, Kürt hareketi, çevre hareketi, devrimci demokratik hareketlerin içinde her daim yerlerini alarak bedeller ödediler. Ancak gerek iktidar, gerekse de muhalefet, Alevileri ne yeterince anlamaya çalıştı ne de onu bir özne olarak gördü. Daha çok, onun muhalif toplumsal gücünden yararlanmaya çalıştı. Bu açıdan kurulan ilişki sahici, eşitlikçi değil pragmatist bir ilişki olarak devam etmiştir. Yine bir seçimin arifesindeyiz. Her seçimde olduğu gibi siyasette özne olarak görülmeyen Aleviler, zaten çantada keklik, gidecek yerleri olmayan, siyasete bir etkisi olmayan bir oy deposu olarak görülmektedir. Siyasete etkileri değersizleştirilmekte, kimlikleri ile ortaya çıktıklarında ise ‘Alevicilik’ yapmakla suçlanmaktadırlar.

Yerel yönetimlerde neden Alevilerin de bir temsiliyeti olmasın? Yerel yönetimlerin bu topluluğa karşı hizmet sorumluluğu neden yokmuş gibi davranılıyor? Zaten yapılması gereken hizmetler de bir lütuf gibi gösteriliyor. Örneğin, cemevlerinin bu günkü durumu sadece bir bina yapmaktan ibaret değil, devamlılığın sağlanması konusunda cemevi yönetimleri zorluklarla karşılaşmaktadır. Yerel yönetimlerin Alevi toplumuna yönelik çalışmaları, sadece elektrik, su, doğalgaz ve bazı altyapı hizmetleri olarak görülemez. Kentlerdeki cemevlerinin büyük bir bölümü belediyelerin ve kamunun kiracısı konumunda ve bazıları ise boşaltılmak tehdidi ile karşı karşıyadır. Bazı cemevleri yerel yönetimler ve kamu ile mahkemeliktir. Taleplerin karşılanmasında ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Olması gereken, şeffaf, ayrımcı olmayan, demokratik, özgürlükçü, katılımcı, laik ve adil bir yerel yönetimdir” ifadeleri kullanıldı.

Alevilerin sorunu politiktir, siyasi aktörler çözmelidir

Bildirgede, “Kaçınılmaz olarak, Alevilerin sorunu politiktir ve bunların çözümü de siyasi aktörlerce yerine getirilmelidir. Sorunların çözümüne yönelik, ortak bir perspektifin oluşturulmasına, siyasetin de ona göre yeniden inşa edilmesine ve yeni bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Farklı yapılarda Alevi kimlikli bireylerin siyasetin içinde olması, Alevilerin siyaseten yeterince temsil edildiği ve sorunlarının çözüleceği anlamına gelmemektedir” ifadeleri kullanılarak sorunlar çözümü için talepler şu talepler sıralandı;

“Osmanlı’dan günümüze Alevilere yönelik yapılan sistemli ve sürekliliği olan politikalara/uygulamalara son verilmeli, kıyım, katliam ve asimilasyon uygulamalarıyla yüzleşilmeli, arşivler tüm çıplaklığıyla açılmalı ve katliamlara dair hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalıdır.

Siyasette, yerel yönetimlerde ve parlamentoda pragmatist, arka bahçe, oy deposu gibi yaklaşımlara izin verilmemelidir. Tüm bunlarda özne olma, aktif katılma ve yeterli temsiliyet sağlanmasının koşulları yaratılmalıdır. Aleviler, Türkiye’nin en önemli toplumsal değişim dinamiklerinden biri olarak görülmeli, kendi öz güçleriyle siyasette yer almalarının zeminleri yaratılmalıdır. 

Devlet, iktidar, siyasi yapılar, hâkim din/mezhep/inançların ve farklı toplumsal kesimlerin Alevilerin inancını, teolojisini, ne oldukları, ne olabilecekleri ya da olmayacaklarına dair tanımlama çabalarından, Aleviliğin yeniden inşa girişimlerinden vazgeçmelidirler. Bu alanlar, tamamen topluluğun kendilerinin değerlendireceği bir durum olarak görülmeli ve her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır.

Devletin ve iktidarın, Alevilere müdahale araçlarından biri olarak kurduğu Kültür Bakanlığı’na bağlı ‘Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’ ve benzeri kurumlar derhal kapatılmalı, bu konudaki düzenlemenin yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa nasıl olacağına dair tüm irade Alevilere bırakılmalıdır.

Alevilerin ve her toplumun en hassas olduğu konuların başında, kimlik, inanç, yaşam tarzı ve kültürel yapıları gelmektedir. Bunlara yönelik başta Milli Eğitim Bakanlığı, DİB ve farklı kurumlar eliyle geliştirilmek istenen ÇEDES ve benzeri protokollerle yapılan tüm uygulamalara, zorunlu din dersleri ve zorunlu olarak seçtirilen dini dersler uygulamalarına son verilmedir. Eğitimin, kamunun ve yaşam alanlarının dinselleştirilmesinden vazgeçilmelidir.

Başta kamusal ve eğitim alanı olmak üzere, basın yayın, yazılı kaynaklar; nefret söylemleri, hakaret gibi metin, sözcük, söylem, deyimler ve materyallerden arındırılmalıdır.

Anayasada sadece adı olan, ancak uygulamada hiçbir karşılığı olmayan laiklik ilkesinin, sahici, gerçekçi ve özgürlükçü laik anlayışıyla yeniden ele alınması gerekmektedir. Devletin dinlerden elini çektiği, dinlere, mezheplere, inançlara eşit mesafede olduğu ve her inancın kendisini özgürce ifade ettiği koşulların yeniden yaratılması gerekmektedir.

Yasalarda, her türlü ayrımcılığın önünü açan ‘Köy Kanunu’, ‘Tekke ve Zaviyeler Kanunu’, ‘İmar Kanunu’, gibi tüm düzenlemeler elden geçirilmeli ve değiştirilmelidir.

Alevi yerleşim yerleri, kutsal mekânları ve coğrafi eski adları tekrar iade edilmeli. Tarihsel hafızayı yok etmeyi, inancın içini boşaltıp bağlamından koparmayı hedefleyen bu tür isimlendirmelere, mekân, coğrafya ve kültür kırımı girişimlerine son verilmelidir.

AHİM kararları uygulanmalı; cemevlerinin ibadethane statüsü tartışma konusu olmaktan çıkarılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Devletin ve siyasi iktidarın, dine/inanca her türlü müdahalesine zemin olan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın lağvedilerek, yerine ülkemizdeki tüm din, inanç ve mezheplerin temsil edildiği ‘İnanç İşleri Kurulu’ gibi bir kurul oluşturulmalıdır. Yetkisiz ve bütçesiz olacak olan bu kurul, inançların hem kendi aralarında hem de devlet ile aralarında oluşabilecek sorunların çözümünde kolaylaştırıcı rol üstlenecektir. 

Alevilerin yaşadığı yerleşim yerlerine cami yapımına son verilmeli, var olanlar kapatılarak personeli geri çekilmeli ve bu tür uygulamalar da son bulmalıdır.

Hacı Bektaşi Veli dergâhı başta olmak üzere, el konulmuş, farklı kamu kurumlarının uhdesine verilmiş Alevi kutsal mekânları geri iade edilmelidir.

Sivas Madımak ’ta yaşanan katliamın arkla planı açığa çıkarılmalı ve ‘Madımak Utanç Müzesi’ haline getirilmelidir. Ayrıca, Koçgiri, Dersim, Ortaca, Sivas, Maraş ve Gazi katliamlarına dair utanç ve hafıza anıtları/müzeleri yapılmalıdır.

Kamu ve özel işyerlerinde Alevilere yönelik ayrımcılıklara son verilmeli, ayrımcılık yapanlar hakkında gerekli cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.

Alevilerin özel günlerinde (Hızır – Muharrem – Gadir Hum – Hıdırellez gibi) kamu ve özel işyerlerinde, diğer tüm inançlarda olduğu gibi gerekli kolaylıklar sağlanmalı ve topluluk üyeleri belirli günlerde (Hızır lokması, Aşure günü gibi) idari izinli sayılmalıdır.

Mezarlıklarda, hâkim din/mezhep/inancın tahakkümüne son verilerek, her inancın ve Alevilerin kendi inançlarına uygun ritüellerinin yerine getirilmesinin koşulları yaratılmalıdır.

Alevilerin farklı etnik ve kültürel kimliklere sahip olduğu gerçeğinden hareketle, diğer inançlarda olması gerektiği gibi Alevilerin de kendi ana dillerinde ibadet etmesi, tartışmasız bir hak olarak görülmeli ve bunun önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır.

Hapishanelerdeki ayrımcılık son bulmalı, Alevi inancındaki mahpusların inancına uygun koşullar yaratılmalı ve talepleri karşılanmalıdır.

Aleviliğin tarihsel ve geleneksel taşıyıcısı olan Ocakların ve süreklerin var olma zeminlerine müdahale edilmemeli, mekânlarına el konulmamalıdır.

Alevilerin kutsal mekân ve coğrafyasına yönelik, taş ocağı, mermer ocağı, maden sahası, turizm, HES, JES, baraj, kentsel dönüşüm yapma gibi gerekçelerle yağma, talan ve el koyma girişimlerine son verilmelidir. Türkiye genelinde bir envanter çıkarılmalı ve koruma altına alınmalıdırlar” 

‘Gelin Canlar Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım’

Konferansın Sonuç bildirgesinde, ” HDK ve DEM Parti olarak, konferansımızda açığa çıkarılan tespit, değerlendirme, eleştiri ve çözüm önerilerini sahipleniyoruz. Yukarıda ifade edilen, tespit, talep ve sorunlara dair, Alevi toplumu ve temsiliyetlerinin ortaya koydukları tutum bizim açımızdan tartışma konusu yapılamayacak değerdedir. Hiçbir şekilde Aleviliğin, topluluğun dışından tanımlanması çabalarına zemin olunmayacaktır. Aleviler ‘Cemevleri benim ibadethanemdir’ diyorsa, bizim için bunun tartışılacak hiçbir tarafı kalmamış ve nokta konulmuştur. Yapmamız gereken buna tüm gücümüzle sahip çıkmaktır.

Alevi toplumunun ve kurumlarının bin bir emekle, mücadeleyle elde ettiği kazanımları çok önemli buluyoruz. Topluluğun, farklı etnisitelerden ve süreklerden oluştuğunu, farklı bakış açılarının, yerel ve bölgesel özgünlüklerin olduğunu biliyoruz. Tüm bu farklılıklar ve özgünlükler bizim açımızdan hiçbir şekilde tartışma konusu değildir ve saygındır.

Bizim açımızdan, Alevi toplumu sadece destek istenecek, seçimden seçime hatırlanacak bir toplumsal kesim değil, Türkiye’nin demokratik değişiminde rol üstlenebilecek en büyük, ilerici demokratik güçlerden birisidir. Demokrasi, barış ve özgürlüklerin olduğu bir ülkenin yaratılmasında birliktelikler kurmak, ortak yol ve yöntemler bulmak zorunluluğu hepimizin önünde ertelenemez bir görev olarak durmaktadır.

Alevi toplumunun belirtilen sorun ve taleplerinin çözümünde, siyasal iktidar, devlet, parlamento, siyasi partiler, yerel yönetimler gibi tüm muhataplar yükümlü ve sorumludur.

Biz, kendi sorumluluğumuzun farkında olarak, meşru muhataplarımız olarak, Alevi toplumunun kurumlarını, ocaklarını, dergâhlarını, cemevlerini ve temsiliyetlerini esas alacağımızı belirtmek isteriz.

Alevilerle birlikte, yıllardır yaptığımız gibi, demokratik, laik, özgürlükçü, inançların özgür ve eşit olduğu, her türden kimliğin tüm boyutlarıyla kendi hakikatiyle tanındığı, ötekileştirilmediği, baskıya ve saldırıya uğramadığı eşit yurttaşlığa dayalı bir ülke için mücadele etmeye ve daha güçlü birliktelikler kurmaya devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

‘Gelin Canlar Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım’ ” çağrısında bulunuldu.  (Haber Merkezi)

 

 

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site by Uzman Tescil webmaster