Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi(DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Diyarbakır ve Mardin’de 15 kişinin yaşamını yitirdiği yangınlara değinen Koçyiğit, “Buradan sormak istiyoruz; DEDAŞ’ın suçunu örtbas etmeye çalışanların DEDAŞ’la ne gibi bir çıkar ilişkisi var? Merak ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Konuşmasına yangınlarda yaşamını yitiren 15 kişi başsağlığı dileyerek başlayan DEM Parti Grupbaşkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları söyledi;
“Türkiye afetleri sürekli olarak yaşayan bir ülke pozisyonunda. Pandemi olur felakete dönüşür, sel olur, deprem olur felakete dönüşür, yangın çıkar felakete dönüşür. Çünkü bu ülkede yurttaşın canının bir kıymeti yoktur. Çünkü bu ülkede yurttaşı düşünen bir iktidar ve devlet aklı ne yazık ki yoktur. İnsanları, canlıları, ekolojik dengeyi öncelemeyen, varsa yoksa kendi iktidarını ayakta tutmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu ülkede 10 yurttaş toplanıp demokratik protesto hakkını kullansa orada devletin TOMA’sını, polisini, gazını çok hızlı bir şekilde görürüz. Ama ortada bir felaket varsa, bir yangın çıkmışsa, deprem olmuşsa, sel olmuşsa yurttaşın yardımına koşması gereken devletin orada olmadığını görürüz. Halk kendi kaderine terk edilir, kendi imkanlarıyla kendi yarasını sarmaya çalışır. Mardin’deki yangında da aynı manzarayı gördük. Yasakçılıkta, baskıda, yurttaşı susturmada hızlı olan AKP iktidarının, mesele gerçek anlamda yaraları sarmak olunca, mesele yangın, deprem, sel olunca kaplumbağa hızıyla hareket ettiğini ve insanları çaresiz bir şekilde ortada bıraktığını çok açık ve net bir şekilde görüyoruz.
Halkımız canı pahasına yangını söndürmek için alana koştu
Peki, bu pervasızlığın sonucu nedir? Depremde yüz binlerce insanın, belki de resmi olmayan kayıtlara göre 150 bin insanın yaşamını yitirmesi ve en son yangında da 15 insanımızın yaşamını yitirmesi gibi bir bilançoyu açığa çıkarıyor. İşte insanı öldüren, yurttaşı yok sayan bu akıl, yurttaşın canına mal olan bir akıldır. Bu aklın hızla terk edilmesinin ve insanı ve yaşamı önceleyen, halkı önceleyen bir bakış açısının tesis edilmesinin gerektiğinin altını çiziyoruz. Yangın sırasında halkımız canı pahasına yangını söndürmek için alana koştu. Eş başkanlarımız valilikten hızlı bir şekilde helikopter talebinde bulundu ama gece görüşü yokmuş diye helikopter gönderilmedi. Milletvekillerimiz illerin valilerini aradı ama tenezzül edip telefona çıkmadılar. Diğer köylerden yardıma giden yurttaşlarımızın önü “yasak bölge” denilerek kesildi. Son üç yangın büyüdükçe büyüdü, kontrol altında alınamadı. Yangının ortasında kalan yüzlerce hayvan ve 15 can ne yazık ki yitip gitti. Ama bütün bunlara karşı bir ses yok. Bütün bunlara bir söz söyleyen yok. Neymiş, gece görüşlü helikopter yokmuş. Daha geçen yıl Yunanistan’daki yangına iki uçak ve bir helikopter gönderen Türkiye’nin söz konusu Kürtlerin yaşadığı bölge olunca, Kürtler olunca, bu ülkedeki milyonlarca yoksul olunca ne uçağı ne helikopteri oluyor. Saraya uçak filosu düzenlerin, bir gece görüşlü uçak ve helikopter bulundurmamasını ve yangına bir helikopterle dahi müdahalede bulunmamasını nereye konumlandırabiliriz? Bunu bütün yurttaşlarımıza sormak istiyorum.
Ön raporda yangının DEDAŞ’ın elektrik tellerinden çıktığı açık ve net bir şekilde görülüyor
Bir diğer mesele DEDAŞ’ı aklama meselesi. Bu yangının nasıl çıktığı tartışması çokça yapıldı. Diyarbakır Valiliğinden fail DEDAŞ’a, yandaş gazetecilerden İçişleri Bakanlığına kadar herkes ağız birliği etmişçesine yangının anızdan çıktığını, bir örtü yangını olduğunu söyledi. Gerçek tabii ki böyle değil. Cumartesi günü eş genel başkanlarımız, milletvekili arkadaşlarımız ve belediye eş başkanlarımızla taziye ziyaretine gittik. Orada bulunan her bir yurttaşı dinledik. Şunu söylüyorlar: “Biz onlarca dilekçe verdik, onlarca defa DEDAŞ’a gittik. Telleri onarın, bu iletkenleri çürümüş 40 yıl öncenin yapısıyla hizmet vermekten vazgeçin, bunlar yangın tehlikesi oluşturuyor diye söyledik ama bize kulak asan olmadı. Bunları yapan olmadı”. İşte açık ve net bir şekilde beyanları böyle. Ama bütün bunlara rağmen ne oldu? Bilinçli şekilde manipülasyon yapıldı ve sanki yangın anızdan çıkmış gibi Türkiye’de algı oluşturulmaya çalışıldı. Oysa ki sadece görgü tanıklarının ifadesi yok, bakın bölgedeki meslek odalarının raporları da var. Meslek odaları ilk andan itibaren gittiler, bölgede araştırma ve inceleme yaptılar ve bir ön rapor yayımladılar. Bu ön raporda da yine yangının DEDAŞ’ın elektrik tellerinden çıktığı açık ve net bir şekilde görülüyor. Bayram boyunca DEDAŞ halkı elektriksiz bıraktı, yine elektrik nedeniyle birçok köy susuz kaldı. Elektrik yeniden verildiği anda da yüksek voltaj nedeniyle yangının çıktığını oradaki köylüler söyledi.
Bütün gece milletvekillerimiz telefon açtı, valiler telefona bile çıkmadı
Valilerin taziye ziyaretlerinde yaptıklarına değinmeden edemeyeceğim. Diyarbakır Valisi Ali İhsan Su acılı ailelere taziye ziyaretinde bulunuyor ve taziye ziyaretinde yangının anızdan çıktığında ısrar edince orada bulunan aileler ve köylüler buna itiraz ediyor. Sonra valinin koruması da acılı aileleri darp ediyor. Taziyeye güya giden, acıyı paylaşmaya giden, güya oradaki insanları dinlemeye giden, yaraları sarmak gibi bir görevi olan valinin korumaları orada bulunan acılı aileleri darp ediyor. Yetmiyor alınan görüntüleri sildiriyorlar. Mardin Valisi Tuncay Akkoyun da taziye ziyaretine gitmiş. Taziye ziyaretinde köylüler tepki gösterdi. Çünkü Mardin Milletvekilimiz Saliha Aydeniz’in oraya girişi engellenmeye çalışıldı. İlk geceden beri alanda olan büyükşehir belediye eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, PM üyelerimiz orada. Taziye çadırında halkın içerisinde olan, onların acısını paylaşan, onlarla beraber ağıt yakan, onların yaralarını sarmaya çalışan milletvekilimizin girişini engelliyorlar. Neden, hangi gerekçeyle? Bütün gece milletvekillerimiz telefon açtılar. Hem Mardin Valiliğine hem Diyarbakır Valiliğine. Helikopter kaldırın, yardım edin, yangın büyüyor, insanlar yaşamını yitiriyor dediler. Telefona bile çıkamadılar. Telefona çıkmayan vali, kendisi taziyeye gitti diye milletvekilinin oraya girişini engelliyor.
DEDAŞ’ın suçunu örtbas etmeye çalışanların DEDAŞ’la ne gibi bir çıkar ilişkisi var?
Ne oldu, halk tepki gösterdi. Vali korumalarını alıp oradan uzaklaştı. İşte hakikatin kendisi budur. Buradan sormak istiyoruz; DEDAŞ’ın suçunu örtbas etmeye çalışanların DEDAŞ’la ne gibi bir çıkar ilişkisi var? Merak ediyoruz. DEDAŞ’la çıkarlarınız uyuşuyor mu? DEDAŞ’la nasıl bir ilişkiniz, nasıl iltisaklınız? DEDAŞ sizin için ne ifade ediyor? Buradan yüksek sesle soruyoruz. Bütün bunlar olurken DEDAŞ elektrik hatlarını onarıyor mu? Hayır. Orada yaptığı yanlışla 15 insanın yaşamının kaybından sorumlu olan DEDAŞ, aksayan durumları gidermeye çalışıyor mu? Hayır. Elektrik tellerinin çarpışması sonucu yangın çıktığını gören köylüler hakkında gidip suç duyurusunda bulunuyor. Bu da suçlu olduklarını, nasıl büyük bir suçun paydaşı olduklarını gösteriyor. Ekin vakti elektriği kesen, ekini tarlada susuz bırakan, hizmetsizliğin karşılığında uçsuz bucaksız borç çıkaran DEDAŞ, köylü ve çiftçinin zulme eşdeğer olarak gördüğü bir kurumdur. Meclis tutanaklarını açtığınızda milletvekillerimiz en fazla DEDAŞ hakkında konuşmuşlardır, DEDAŞ zulmünü anlatmışlardır. Elektrik direklerinin tepesine sayaç çıkaran, kafasına göre fatura kesen, köylüyü jandarma ile darp eden bir DEDAŞ çete anlayışı ile karşı karşıyayız. Ama bu çete anlayışının bizzat iktidar uygulamalarından beslendiğini çok iyi biliyoruz.
Bütün bilimsel veriler yangının elektrik tellerinden çıktığını ortaya koyuyor
Elektrik Mühendisleri Odası Diyarbakır Şubesinin açıkladığı bir rapor var. Raporun detayları var ama ben bir iki tespiti sizinle paylaşmak istiyorum. Raporda yangının elektrik hatlarındaki ciddi bakım eksikliklerinden kaynaklandığı ortaya konulmuş. Özellikle iletim hatlarında eklerin ve liflenmelerin, direkteki izolatörlerin kırık olduğu ve bu durumun yangın çıkarabileceği ifade edilmiş. Ayrıca hatların geçtiği güzergahlarda yangına karşı yeterli önlemlerin alınmadığı, direk diplerindeki otların biçilmediği, teknik bakımların yeterince yapılmadığı tespit edilmiş. Benzer şekilde Mardin’in Derik ilçesi Xiral yani Dumanlı kırsal alanında bulunan Xofi mezrasında yangının çıkışı kameralara yansımıştır. Güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerde, yangının rüzgar nedeniyle elektrik tellerinin birbirine teması ile oluşan kısa devreden çıktığı açık bir şekilde görülüyor. Görüntülerde sürtünme nedeniyle elektrik tellerinde çıkan kıvılcımın bahçeye sıçraması nedeniyle yangının çıktığı görülüyor. Yine TMMOB Koordinasyon Kurulu da bir rapor hazırlamıştı. Savcılık hazırlanan bu ön raporu yetersiz bulduğu için yeni oluşturulan bilirkişi heyeti -ki elektrik harita yüksek mühendislerden oluşan 3 kişilik bir heyet- ilk raporunu açıkladı. Bu heyete göre de sigortalı yük ayıracı direğinde sigorta yerine iletken tel sarmalı kullanıldığı ortaya çıktı. Raporda iletken telin koparak yerlerdeki teli tutuşturması ile yangının başladığı ve şiddetli rüzgarın etkisi ile geniş bir alana yayıldığı tespit edilmiş oldu. Yani bütün bilimsel veriler açık bir şekilde Çınar ve Mazıdağı’ndaki yangının elektrik tellerinden çıktığını ortaya koyuyor. Oturdukları yerlerden “anızdan çıkmıştır” diyenlerin bu bilimsel rapora söyleyecekleri bir söz var mıdır? Bu yangın çok büyük bir alanı etkiledi. Büyük bir maddi kayıp açığa çıktı. Manevi kayıpları ifade etmek imkansız. İnsanların en önemli geçim kaynağı olan tarım alanları, mahsulleri yandı. Yine hayvanlarını kaybettiler. Bunun uzun vadede çok büyük ekonomik, psikolojik ve sosyal kayıp yaratacağı açık. Can ve mal kaybını gidermek için önlem alınması ve bölgenin afet bölgesi ilan edilmesi, halkın zarar ve ziyanının karşılanması, halkın yaralarının acil şekilde sarılması gerekiyor. Biz de bugün bu konuda bir kanun teklifi sunduk. Umuyorum ki TBMM ve vicdan sahibi olan her bir milletvekili duyarlılık gösterecektir, halkımızın yaralarının sarılması için çaba içinde olacaktır”
(Haber Merkezi)