Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Ekmek ve Adalet Buluşmalarının startını Mardin’in Kızıltepe ilçesinde düzenlediğimiz Tarım Mitingi ile verdi. Mitinge DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Ekoloji Komisyonu Sözcüleri Melis Tantan ve İbrahim Akın, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Devrim Demir, MYK ve PM üyeleri, milletvekilleri, çiftçiler ve STK temsilcileri katıldı. Çiftçiler yaptıkları konuşmada bölgeye ayrımcılık yapıldığına ve en büyük sorunun DEDAŞ olduğuna dikkat çekti. Kızıltepe Mitinginde konuşan Bakırhan, “Kürt meselesi çözülmediği müddetçe tarımın, çiftçimizin ayağa kalkması güçtür. Onun için hakkımızı almak istiyorsak hem ekmeğimize sahip çıkacağız hem de savaş ve çatışmalara hayır diyeceğiz” dedi.
Devrim Demir: Bu toprakları insansızlaştırmak istiyorlar
Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Devrim Demir, Kürtçe olarak yaptığı konuşmada, emeği sömürenlerden hesap sormak için bir araya geldiklerini belirterek, “Bu altın toprakları, bu verimli toprakları sömürenlere, emeğimizi yok sayanlara karşı buradayız. Emeğimize sahip çıkmak için buradayız. Hesap sormak için buradayız” dedi. Mevcut sömürü düzeninin yüzlerce yıldır sürdüğünü, hayvancılığın ardından şimdi de tarımın bitirilmek istendiğini belirten Demir, “Çünkü bu topraklardaki insanları göçertmek istiyorlar, bu toprakları insansızlıklaştırmak istiyorlar. Bu toprakları terk etmemizi istiyorlar. Ama biz bu politikalara izin vermeyeceğiz. Bizi, emeğimizi, geleceğimizi tehdit eden ve geleceğimizi karartanlara izin vermeyeceğiz. Hem bölge dinamikleri hem de yerel yönetimler olarak bu mücadelenin öncülüğünü yapacağız” dedi. Demir, elektrik sorunlarına da dikkat çekerek, “Bu bölgedeki en büyük sorunların başında elektrik ve su sorunu gelmektedir. Bu da bilinçli yapılıyor. Halkımızı ve yerel yönetimlerimizi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ama halkımız bu oyuna gelmeyecektir. Biz sonuna kadar emeğimizi savunacağız” dedi.
Bakırhan: Bunlar bizim ekmeğimizi çalanlardır
Ardından konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan şunları söyledi; AKP-MHP iktidarı Türkiye’yi her anlamda uçurumun kenarına getirdi. Ekonomi desen yok. Türkiye’de ciddi bir geçim sıkıntısı var. Emekliler geçinemiyor, asgari ücretle çalışanlar kirasını dahi ödeyemiyor. Büyük bir işsizlik var. İnsanlar doğru dürüst beslenemiyor. Demokrasi desen de yok. Kürt’ün diline ve kültürüne düşmanlık hala devam ediyor. İki kelime konuştuğumuz Kürtçeye hala “bilinmeyen dil” diyorlar. Özgürlük deseniz hiç yok. Sizin seçtiğiniz yüzlerce yoldaşınız; Selahattin Demirtaşlar, Figen Yüksekdağlar, Leyla Güvenler, Ayşe Gökkanlar ve yüzlerce canımız şu anda cezaevinde. Türkiye’nin 22 yıllık kısa bir özetini yaparsak; ekmek yok, iş yok, demokrasi ve özgürlük yok. Peki, bu tablonun sebebi kimdir? AKP-MHP iktidarı. 31 Mart’ta Kızıltepe halkı, Mardin halkı, Kürt halkı, Türkiye halkları aslında bu yönetemeyen, Türkiye’yi yoksullaştıran, özgürlükleri ve demokrasiyi yok sayan anlayışa sandıkta büyük bir cevap verdi. Bu büyük cevaptan ders almamış olacaklar ki hala zamma, zulme ve baskıya devam ediyorlar. O zaman biz ne yapacağız?
Onlara daha büyük bir ders vermek için örgütleneceğiz, güçleneceğiz, büyüyeceğiz. Hakkımızı arayacağız, emeğimizin karşılığını almak için mücadele edeceğiz. Cezaevindeki arkadaşlarımızı özgürleştirmenin, dilimizi özgürce konuşmanın, Türkiye’deki halklarla birlikte demokratik bir Türkiye’de eşit bir şekilde yaşamanın mücadelesini vereceğiz. Bugün daha çok Ekmek ve Adalet Kampanyası üzerine konuşacağım. Türkiye’de olmayan iki temel mesele. Niye ekmek dedik? Milyonlarca emekli, milyonlarca asgari ücretle çalışan insanımız çocuklarını okutamıyor, doğru düzgün beslenemiyor. Milyonlarca insanımız işsiz. Gençlerimiz aş ve iş bulamadıkları için göç yollarında ya hayatlarını kaybediyorlar ya da aile ekonomisine çok düşük ücretlerle çalışıp katkı sunmaya çalışıyorlar. Ekmek yok, bizim ekmeğimizi düşünen yok. Aksine soframızdaki ekmeği daha da küçültmek için, sermayeye daha büyük rantlar kazandırmak için AKP-MHP iktidarı yemin etmiş. Sermayeye rant kazandırıyorlar, asgari ücretlilere emeklilere zam yok diyorlar. Zam yaptıklarında komik bir zam yapıyorlar. Enflasyon TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 75 iken, gerçek enflasyon yüzde 150’lerde iken emeklilere 2 lira zam yapmayı büyük hizmet olarak sunuyorlar. Bunlar bizim ekmeğimizin düşmanıdır, bunlar bizim ekmeğimizi çalanlardır.
Kürt meselesi çözülmediği müddetçe tarımın ayağa kalkması güçtür
Dünyanın her yerinde gıda fiyatları düşüyor ama Türkiye’de gıda fiyatları artıyor. Bir terslik yok mu burada? Bu iktidar bunu bilerek yapıyor, bunu isteyerek yapıyor. Bu iktidar istiyor ki kimse üretmesin, kimse tarım ve çiftçilikle geçimini sağlamasın. Tarım ve çiftçilikle uğraşanlar AKP iktidarına karşı artık netleşmelidir. Bu iktidardan çiftçi dostu bir iktidar çıkmaz, köylü ve emekçi dostu bir iktidar çıkmaz. Kürt dostu, Alevi dostu bir iktidar hiç çıkmaz. Türkiye’nin yaşadığı çoklu krizlerin tek bir sebebi var. 40 yıldır bu ülkede Kürt’e dayatılan asimilasyon, baskı ve çatışma politikası bu ülkenin ekonomisini bitirdi. 40 yıldır Kürt’ün yaylasında, köyünde ikamet etmesini engelleyen, toprağının ekilmesini engelleyen bu savaşçı zihniyet tarımı batırdı, çiftçiyi bitirdi. İthal ikameci bir anlayıştan kurtulmak için onlara çağrı yapıyoruz: Yasakladığınız yaylaları tekrar tarıma açın. Yasakladığınız, yok ettiğiniz köylere insanlarımızın yerleşip tarım ve hayvancılıkla uğraşması için bir tarım destek politikası hayata geçirin. En öncelikli olarak Kürt meselesini çözün. Kürt meselesi çözülmediği müddetçe tarımın, çiftçimizin ayağa kalkması güçtür. Onun için hakkımızı almak istiyorsak hem ekmeğimize sahip çıkacağız hem de savaş ve çatışmalara hayır diyeceğiz. Bir taraftan Kürt’ü yok sayan, hapseden bu anlayışla mücadele edeceğiz.
DEDAŞ terörünü bitirmek için her Kürt’ün Kawa gibi mücadele etmesi gerekiyor
Bir GAP projesinden bahsedip duruyorlar. Kaç yıldır bu projeyi bitireceklerini söylüyorlar? Yıllardır niye bitmiyor? Çünkü Mardin’de Kürtler, Araplar, emekçiler kardeşçe ve bir arada yaşıyor. Niye GAP projesi bitmiyor? Mardinli toprağını ekmesin diye, Kürt toprağında yetiştirdiği ile yaşamını sürdürmesin diye. Kürt göçsün, Kürdistan insansızlaşsın diye. Kürtler metropollerde sermaye için ucuz iş gücü haline gelsin diye böyle davranıyorlar. Hakkımızı ararken barışı savunacağız, ürettiğimizin karşılığını ararken Kürt sorununun demokratik çözümü için aynı zamanda mücadele edeceğiz. GAP projesinin Mardin bölümünün bitirilmesi ve Mardin halkının DEDAŞ teröründen kurtulması için mücadele etmemiz gerekiyor. DEDAŞ DEHAQ olmuş. DEHAQ bir zamanlar Kürtlerin kanını ve canını alıyordu. Şimdi de DEDAŞ elektriği keserek diyaliz makinasına bağlı insanların canını alıyor, elektriği keserek halkımızın buğday, mısır, tütün ekmesini engelliyor. DEHAQ bizim canımızı alıyordu, bunlar da ekmeğimizi alarak bizi yok etmeye çalışıyor. Bu DEDAŞ terörünü bitirmek için her Kürt’ün Kawa gibi mücadele etmesi, partisinin kampanyasına sahip çıkması gerekiyor.
Tarlamızda alın teri döktüğümüz gibi sokakta da mücadele edecek ve direneceğiz
Bir ülkede savaş büyüyorsa tarım küçülüyor, savaş büyüyorsa soframızdaki ekmek küçülüyor. Hem içeride hem dışarıda Kürt’ü düşman gören, onun statüsünü yok etmek için kimi devletlerle işbirliğine giden bu yaklaşımları reddetmemiz gerekiyor. Bizim için gerekli olan Irak’la, Şam’la, Suriye rejimiyle, İran rejimiyle anlaşarak Kürt’ü yok edecek politikalar değildir; savaşı bitiren, demokrasiyi getiren, yaylaları ve köyleri tekrar yaşama açan, insanların üretmesi için sosyal politikalar geliştiren yaklaşımlara ihtiyacımız var. Bunu AKP yapar mı? Vallahi yapamaz. Onun için mücadele edeceğiz, bunları göndereceğiz. İnsanca yaşamamızı sağlayacak bir iktidarın yönetime gelmesi için tarlamızda alın teri döktüğümüz gibi mücadele sahasında sokakta da mücadele edecek ve direneceğiz. Başka şansımız yok. Sizlere çözüm önerilerimizi sunacağım. Öncelikle bizim üzerimize düşeni söyleyeyim. Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz köylere dönüş olması için, yolu olmayan köylerin tekrar yerleşime açılması için elinden gelen altyapı hizmetlerini sunmalıdır. Belediyelerimiz çiftçiye girdileri temin edebiliyorsa temin etmelidir ya da ucuza sağlamalıdır. Bu iktidarın anlayışına karşı yerel yönetimler önümüzdeki dönem daha aktif bir şekilde tarımla ve çiftçilikle uğraşan halkımızın yanında olacaktır.
İktidar yüz binlerce hektar arazinin üretime açılması için Kürt sorununu demokratik yollarla çözmelidir
Hükümete çağrı yapmak istiyorum, tabii eğer duyuyorlarsa. Uzun vadeli destekleme projeleri hayata geçirilmelidir. Öyle Erdoğan’ın keyfine kalan politikalar olmaz. Uzun vadeli destek politikaları açıklanmalıdır. Düşük faizli hatta faizsiz krediler çiftçilere, küçük esnafa sağlamalıdır. Destek ödemeleri artırılmalıdır. Destek ödemeleri zamanında verilmelidir. Çiftçi ve üreticiyi merkeze alan bir tarım politikası hayata geçirilmelidir. Şimdi merkeze neyi almışlar? Sermayenin kazancını. Saray’ın rahatını gündemine alan hükümeti çiftçiyi ve tarımı gündemine almaya ve bu konuda bir çalışma yürütmeye davet ediyoruz. Tarımsal girdi maliyetleri düşmelidir. Mazot çiftçiye düşük fiyatta verilmelidir. Bırak mazotu ucuza satmayı, mazottan hem buğday ithal ediyor hem gıda ithal ediyor hem de bırakmıyor çiftçi üretsin. Çiftçinin üretmesini isteseydiler mazottaki KDV ve ÖTV’yi kaldırırlardı. Ama ne yapıyorlar? Mehmet Şimşek’in neo-liberal ekonomi politikasına göre daha büyük zam koymaya çalışıyorlar. Ne yapmalı hükümet? Bu tarım sorununu çözmek için, boş olan yüz binlerce hektar arazinin tekrar üretime açılması için Kürt sorununu demokratik yollarla çözmelidir. Yasaklanan yaylalar üretime açılmalı, köyüne dönmek isteyen çiftçi ve emekçinin köyüne dönmesi için gerekli altyapı desteği sağlanmalıdır. Bütün bölgelerde eşitlikçi bir politika uygulanmalıdır. Bu hükümet Karadeniz’de ayrı, Ege’de ayrı, Kürt illerinde ayrı tarım politikası uyguluyor. Buradaki DEDAŞ gibi bir şey Ege’de yok. Ege’de elektrik dağıtım şirketi, çiftinin bankadaki parasına el koymuyor, diyaliz makinesine bağlı hastanın elektriğini kesmiyor, tarımı engellemek için elektriğin voltajını düşürmüyor. Bölgeler arası ayrımcı politikaların bir an önce eşitlenmesi gerekiyor. Tarım işçilerinin emeğinin güvenceye alınması gerekiyor. Tarım işçileri güvencesiz çalışıyor, sigortasız çalışıyor. Tarım işçilerinin sigortalarını devlet karşılamalıdır, üreticinin sırtına bindirilmelidir”
(Haber Merkezi)