Anayasa Mahkemesi (AYM) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin Yargıtay Daire yazısının TBMM Genel Kurulu’nda okunması suretiyle düşürülmesini “hukuki dayanağı olmayan, fiili bir durum” olarak değerlendirdi ve “yok hükmünde” olduğu sonucuna vardı.
Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, Atalay’ın daha önce yaptığı başvuruda AYM’nin hak ihlali kararı verdiği hatırlatılarak, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Anayasa Mahkemesi’nin 25.10.2023 tarihinde verdiği hak ihlali kararı sonrasında Hatay Milletvekile Şerafettin Can Atalay ile ilgili kesinleşmiş bir hükmün varlığından söz etmek mümkün değildir. AYM’nin ihlal kararında sonra, kararın hüküm fıkrasında belirtildiği şekliyle ihlale yol açan kararın ortadan kaldırılması anayasal bir zorunluluktur.
AYM’nin anayasayı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı, mahkemeler dahil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan bir karara hukuken geçerlilik tanınamaz.
Mahkemelerin takdir yetkisi yok
AYM’nin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye niteliğinde kararlar olmayıp, bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda, AYM’nin ihlalin kaynağı olarak tespit ettiği önceki kararın ortadan kaldırılması hususunda derece mahkemelerinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır.
Sadece mahkemeler deği, ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür.
Yasama organı da bağlar
Bu bakımdan yasama organının da AYM Genel Kurulu7nun 20.10.2023 tarihinde tespit ettiği ihlalin giderilmesi sürecinin bir parçası olduğu kuşkusuz olup, sözkonusu karar yasama organı yönünden de bağlayıcı niteliktedir.
Nitekim AYM, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın ikinci başvurusu üzerine verdiği ihlal kararının giderimi kapsamında, bir örneğinin bilgi için ve ilgileri nedeniyle TBMM’ye gönderilmesine hükmetmiştir.
Uygulanmaması gerçeği değiştirmez
Öte yandan, derece mahkemelerinin AYM kararını uygulamamış olmaları bu anayasal gerekliliği ve gerçeği değiştirmemektedir.
AYM’nin ihlal kararı karşısında Yargıtay’ın AYM kararına uyulmaması yönünde verdiği karara hukuki bir değer atfedilmesi mümkün olmadığı gibi Yargıtya’ın bu kararından hareketle kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının varlığını sürdürdüğünün kabulü de mümkün değildir.
Hukuki dayanağı bulunmayan bir karar
TBMM Genel Kurulu’nda okunan metinde Dairenin 3.1.2024 tarihli ve 2024/1 değişik iş sayılı kararı da AYM’nin anılan bireysel başvuru kararına uyulmasına yer olmadığına ilişkin Türk hukukunda verilmesi mümkün olmayan, Anayasanın tamamen dışında kalan ve hukuki dayanağı bulunmayan bir karardır.
Dolayısıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay ile ilgili kesin bir mahkumiyet içermediği açık olan kararlara yer verilen daire yazısının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesine yönelik işlem tesis edilmiş ve böylece fiili (de facto) bir urum oluşturulmuştur.
Yasama işlemi olarak değerlendirilemez
TBMM Genel Kurulu’nda iptal talebine konu edilen daire yazısının okunması suretiyle oluşturula bir fiili durumun Anayasa’nın 84. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren bir yasama işlemi olarak değerlendirilmesine imkan bulunmamaktadır. “
Kararda, “oluşan fiili durum hakkında AYM tarafından karar verilmesinin mümkün olmadığı” belirtilerek, “hukuken var olmayan işlemle ilgili talebin incelenmesine imkan bulunmadığı” kaydedildi.
AYM, TBMM’deki milletvekilliğini düşürme sürecine ilişkin iki ayrı iptal başvurusunda da benzer karar verdi.
Oy çokluğuyla alınan karara Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muharrem İnce ve Yılmaz Akçil katılmadı. Bu üyelerin karşı oy yazısında “iptal talebinin görevsizlik nedeniyle reddedilmesi gerektiği” savunuldu.
Krizlere neden olan dava süreci
Gezi Davası’nda yargılanan sekiz sanıktan biri olan Can Atalay, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştı. Mahkeme, Can Atalay hakkında TCK’nin 312. maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçuna “yardım eden” sıfatıyla katıldığı gerekçesiyle 18 yıl hapis cezası vermişti.
Cezaevinde tutuklu bulunurken TİP’ten aday olan Can Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Hatay milletvekili seçildi. Ancak Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay’ın yasama dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesiyle yargılamada durma kararı verilmesi ve tahliye edilmesi talebini reddetti. Daire, 28 Eylül 2023 tarihinde Osman Kavala, Can Atalay, Mine Özerden, Çiğdem Mader, Tayfun Kahraman’ın cezasını da onadı.
Bunun üzerine Can Atalay’ın avukatları “hak ihlali” gerekçesiyle AYM’ye başvurdular.
AYM, 25 Ekim’de AYM’nin kararı Hatay Milletvekili Can Atalay’ın “seçilme hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği” yönünde karar verdi. AYM’nin kararının gerekçesi 27 Ekim’de Resmî Gazete’de yayımlandı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Can Atalay’ın tahliye istemiyle yaptığı başvuruyu reddederek, vardığı kararı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
3. Daire, Can Atalay hakkında talep edilen tahliye kararına uyulamaması yönünde karar aldı. Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, “Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili AYM üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası” için suç duyurusu yaptı.
Daire, Atalay’ın milletvekilliğinin de düşürülmesi için TBMM’ye bildirimde bulundu. Atalay’ın avukatları yeniden AYM’ye başvurdular ve yüksek mahkeme 21 Aralık’ta ikinci kez hak ihlali kararı verdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başvuruyu Yargıtay’a gönderdi ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi bir kez daha tahliye talebini reddetti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yazısının, 30 Ocak 2024 tarihinde TBMM Genel Kurul’unda okunmasıyla okunmasıyla Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Bunun üzerine Atalay’ın avukatları ve CHP Grubu ayrı ayrı AYM’ye başvurarak işlemin iptalini talep ettiler. (Ajans Bizim)