Diyarbakır’da çocuk hakları alanında çalışan; İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu, Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Göç ve İnsani Yardım Vakfı, Çocuk Çalışmaları Derneği, Rengarenk Umutlar Derneği, Çocuklar İçin Adalet Derneği ve ÖHD Amed Şubesi, 4 Haziran Uluslararası Çatışma Kurbanı Çocuklar Günü vesilesiyle ortak açıklama yaptı.
İHD Diyarbakır Şubesinde gerçekleşen açıklamaya kurum temsilcileri katıldı. Açıklamayı kurumlar adına İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu üyesi avukat Berfin Elçi okudu.
Elçi’nin okuduğu açıklama metni şu şekilde:
“4 Haziran günü, 1982 yılında Birleşmiş Milletler tarafından çocukların her türlü sömürüsüne dikkat çekerek engel olmak, çocuklara yönelik şiddetin önüne geçmek ve özelikle savaş bölgelerinde çocuk haklarına dair farkındalığı artırmak amacıyla “Uluslararası Çatışma Kurbanı Çocuklar Günü” olarak ilan edilmiştir. Yine 1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından; çocuğun üstün yararı, ayrım gözetmeme, çocuğun katılım hakkı ve yaşama hakkı olmak üzere dört temel ilke üzerine bina edilmiş olan Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edilmiştir. Devam eden süreçte ise anılan sözleşmelere birçok ülke taraf olmuş ve iç mevzuatlarını bu yönde revize etmiştir. Ancak gelinen aşamada görmekteyiz ki çocukların başta yaşama ve gelişme hakkı olmak üzere temel haklarının korunduğu, çocuğun yüksek yararının gözetildiği ve çocukların özgürce yaşayacakları barışçıl bir dünyanın çok uzağında bulunmaktayız. Bilakis; dünya üzerinde giderek artan savaş ve çatışma ortamı nedeniyle çocuk sömürüsünün arttığına ve çocuklar için giderek daha da karanlık bir geleceğin yaklaştığına üzülerek tanıklık etmekteyiz.
Dünyanın birçok bölgesinde savaş ve çatışmalar nedeniyle çocukların maruz kaldıkları hak ihlalleri korkunç boyutlara ulaşmıştır. İsrail ve Filistin devletleri arasında on yıllardır devam eden ve 2023 yılı Ekim ayından beri yeniden alevlenen savaş hali, tarihsel süreç içerisinde başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere on binlerce sivilin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanmıştır. Egemen ülkelerin birçoğu ise bu savaşı sonlandırmak için çaba sarf etmek yerine, savaşan devletlerin yanında yer alarak çatışma halinin daha da artmasına neden olmuş, dahası silah desteği ve savaşı kızıştıran politikalar ile savaşa dolaylı katılım sağlamıştır. İsrail devleti; Filistin’e yönelik saldırılarında savaş hukukunu çiğnemiş ve yoğun sivil ölümlerine sebep olmuştur. Bu saldırıların son örneği olan, İsrail’in 26 Mayıs pazar günü yerinden edilmiş Filistinlilerin barındığı Refah’taki çadır kampına yönelik gerçekleştirdiği hava saldırısında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 45 sivil yaşamını yitirmiş, yüzlercesi sivil yaralanmıştır. Yaşanan bu ağır trajedinin karşısında Dünya kamuoyu savaş halini sonlandıracak somut adımlar atmak yerine etkisiz kınama yahut başsağlığı mesajları ile savaşın seyircisi olma konumunda kalmıştır. Her savaş ve çatışmada olduğu gibi İsrail ve Filistin arasındaki savaşın ilk ve en büyük mağduru yine çocuklar olmuştur.
Türkiye’de ise Kürt Meselesinin çözümsüzlüğünün bir sonucu olarak 40 yılı aşkındır süren çatışmalı sürecin getirdiği şiddet ortamı nedeniyle kolluk görevlileri tarafından açılan ateş, patlayıcı maddelerin infilakı, zırhlı araç çarpması gibi sebeplerle yüzlerce çocuk yaşamını yitirmiş, yaşanan bu ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle yapılan soruşturmalarda faillerinin cezasız bırakılmaları ise genel bir uygulama haline gelmiştir. Coğrafyamızda devam eden çatışmalı süreç nedeniyle çocukların yaşam hakkı dışında ifade özgürlüğü hakkından toplanma özgürlüğü hakkına, eğitim hakkından sağlık hakkına kadar ulusal ve uluslararası hukuk ile güvence altına alına birçok hakkı defaatle ihlal edilmiştir.
“Mahcubiyeti ve sorumluluğu bizler dahil tüm yetişkin insanların üzerindedir”
Türkiye’de çocuk haklarına dair, devam eden genel sorunlar açısından kapsamlı ve yapıcı bir politika yürütülmediğinden herhangi bir ilerleme kaydedilememiş; mevcut sorunlar artarak devam edegelmiştir. Özellikle;
* Faili meçhul çocuk cinayetlerinin cezasız bırakılması,
* Çocuk yargılamalarında adil yargılanma hakkını zedeleyen kural ve uygulamalar,
* Çocukların anadilde eğitim haklarının tanınmayarak kendi kimlik ve kültürlerinden koparılmalarına yönelik politikalar,
* Ekonomik daralmadan ötürü çocukların asgari beslenme ve sağlık koşullarına erişiminin zorlaşması,
* Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan yeni müfredat ve önceki eğitim uygulamaları ile bir toplum mühendisliği olarak dindar yeni nesil dayatması,
* Siyasetin, medyanın ve sosyolojinin etkisiyle çocukların şiddete yönelimi,
* Çocukların katılım ve ifade özgürlüğü gibi pozitif haklarının yok sayılması,
* Göçmen çocukların uğradıkları ırkçılık ve ayrımcılık,
* Çalıştırılan ve dilendirilen çocuklar,
* Çocuğa yönelik şiddet ile çocuk istismarındaki artış ve bu vakalardaki kısmi cezasızlık halleri; çocukların yaşadıkları sorunların başlıcalarıdır.
Geleceğe yönelik karamsarlığımızı besleyen bu sorunların sebebi her ne kadar başta siyaset erki olmak üzere kamu gücünün uygulamaları ise de; çocuklara yönelik mahcubiyeti ve sorumluluğu bizler dahil tüm yetişkin insanların üzerindedir
Tedbirler almaya davet ediyoruz
Bizler insan hakları savunucuları olarak, 4 Haziran Uluslararası Çatışma Kurbanı Çocuklar Günü vesilesiyle;
Başta Türkiye olmak üzere uluslararası kamuoyunu İsrail – Filistin savaşının sona erdirilmesinde aktif rol almaya çağırıyor, Türkiye devleti açısından ise iktidar partilerini; temelde barışçıl bir ülke atmosferini sağlamak suretiyle, uluslararası sözleşmeler, iç hukuk ve çocuk psikolojisi temel kurallarının çocuk yararına getirdiği ilkelere uymaya; çocuklar üzerinden yeni nesil projelerini sonlandırmaya; çocukların anadilde eğitim haklarını tanımaya; çocuk ölümleri ve çocuk istismarı vakalarındaki cezasızlık politikalarını sonlandırmaya; çocukların sağlık ve beslenme haklarını ekonomik koşullardan etkilenmeyecek şekilde sağlamaya; çocuklara yönelik ırkçı ve ayrımcı uygulamaların sonlanması için tedbirler almaya davet ediyoruz.”