Rojan MAMO
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde bulunan ve onlarca köyün mera alanı olan Hasandin Yaylasının, tapu kadastro işlemleri sırasında yeraltı tapusu M. E. adında bir vatandaşın ismine kaydedildi. Yıllar sonra bir maden arama şirketi ile anlaşma sağlayan ve Kulp ilçesinde ikamet etmeyen M. E. şirket çalışanları ile birlikte numune almak için bölgeye geldi. Hasandin Yaylası’nda hayvancılık yapmak için konaklayan bölge sakinleri, numune alınmasına izin vermedi ve şirket çalışanlarının yaylaya girişini engelledi.
24 Temmuz tarihinde ise bölgeye jandarma eşliğinde gelen şirket çalışanları, yapılan protestolara rağmen numune alarak çalışmaya başladı. O günden sonra yaylada bulunan Karabulak, Baloğlu, Kayacık, Ağaçkorur, Argün ve Yuvacık mahallelerinin sakinleri nöbet eylemleri başlattı. Kentteki sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının öncülüğünde Pasur Hasandin Yaylası Koruma Platformu oluşturuldu.
Platform ve Kulplular Derneği (Kulp-Der) öncülüğünde yaylada mitingler ve yürüyüşler düzenlendi. 10 Ağustos’ta düzenlenen mitinge Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, TMMOB Diyarbakır Şubesi, Ekoloji ve Çevre Dernekleri, Kulp Belediyesi Eş Başkanları, GAP Belediyeler Birliği ve Bağlar Belediyesi Eş Başkanı Siraç Çelik ile binlerce bölge sakini katıldı.
“Canımız pahasına bile olsa izin vermeyeceğiz”
Serbesti Gazetesi’ne konuşan ve Hasandin Yaylası’na yakın Konuklu köyünde ikamet eden Hasan Polat, baraj yapılırken istihdam vaadi ile kandırıldıklarını ve bir daha aynı hataya düşmeyeceklerini söyledi.
Kulp ilçesinde baraj yapılması ile birlikte onlarca köyün sular altında kaldığını, tarım arazilerinin yok edildiğini ifade eden Hasan Polat şunları söyledi: “Tarım arazilerimizin hepsi yapılan barajlar ile susuz kaldı. Elimizde bundan sonra sadece yaylalarımız ve hayvancılık kaldı. Hasandin Yaylası bu nedenle önemlidir. Onlarca köyün merası olan bu alan bir şekilde bazı şahısların adına tapulu hale getirilmiş ve bu şahıs, bu araziyi bir maden şirketi ile anlaşarak maden sahasına dönüştürmek istemiş. Şahısın kendisi ilçemizde yaşamamakta ve anlaşmanın ardından ülkeyi de terk etti. Bu ise bütün yaylayı siyanür ile zehirlenmekle baş başa bıraktı. Bu bölgede yapılacak bir sondaj çalışması, bütün bölgenin su kaynaklarını tehlikeye atmaktadır.”
Arazi sahibine de çağrıda bulunan Polat, “Buradan arazi sahibine çağrıda bulunuyorum: Gel bu yanlıştan dön. Kendi menfaatin için 20 bin insanın yaşamını tehlikeye atma. 20 kilometre ötede vurulan su sondajının kaynağı bile bu yayladır. Bu su, Kulp’ta bulunan iki nehir yatağına akıyor ve buradan Batman ve Silvan ilçesine kadar gidiyor. Bu maden, içme sularını zehirleyecek. Barajlar yapıldığı zaman bizleri kandırdılar, binlerce istihdam yapılacak denilerek ikna ettiler. Barajlar yapıldı, onlarca insan istihdam edildi ama sonrasında binlerce insanın tarım yapma fırsatı elinden alındı. Su kaynakları kurudu. Doğanın dengesi bozuldu. On kişiye istihdam sağlanırken doğa katledildi. Yine aynı yöntemlerle halk kandırılmak isteniyor. Birkaç kişinin istihdamı için bir ilçenin tamamının yaşamı tehlike altına atılıyor. Bu maden çalışmasının benzeri Erzincan’da yapıldı ve yaşanan göçükte hala insanlar bulunamadı. Bu talana canımız pahasına bile olsa izin vermeyeceğiz. Yaylamızı koruyacağız,” şeklinde konuştu.
Vali: “Ben de bu madene karşıyım.”
Diyarbakır’ın yeni Valisi Murat Zorluoğlu ile yaptıkları görüşmede bu maden çalışmasına izin vermeyecekleri sözünü aldıklarını ve Zorluoğlu’nun Trabzon’da olduğu gibi doğayı koruyacağını söylediğini ifade eden KULP-DER İstanbul Şubesi Başkanı İflahattin Aslanhan, Serbesti’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kulp ilçesinde bir nehrimiz vardı. 14-15 senedir nehir adeta kurudu. İki tane Hidro Elektrik Santrali (HES) kurulduktan sonra balıklar tuttuğumuz nehir kuru bir toprağa dönüştü. Bu çevrede 6 köy var, bunlara bağlı mezralarla birlikte 17 yerleşim yeri var. Bu yerleşimlerin tamamı Hasandin Yaylası’na yapılacak maden ile susuz kalacak. Bu yayla, bir şehre su deposu yapmışsınız gibi su depolama imkanına sahip; hem içme hem de sulama için yeterli su kaynağını sağlıyor. Buradan akan su aynı zamanda Dicle Nehri’ne akıyor. Hasandin’de yapılacak bu madende kimyasal kullanılacak ve buradan Basra Körfezi’ne kadar akan Dicle Nehri de kirlenme tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Bu talana izin vermeyeceğiz, elimizden ne geliyorsa yapacağız.”
“Köylerin nüfussuzlaşmasına neden olacak”
Bölge sakinlerinden Abdullah Can ise su kaynakları kirletilerek bölgenin nüfussuzlaştırılmaya çalışıldığını ifade ederek şunları söyledi: “Biz yüzyıllardır burada yaşıyoruz, atalarımız da burada yaşıyordu; burası bizim yaylalarımızdır. Hasandin Yaylası aynı zamanda bu bölgedeki 6 köyün su deposu ve kaynağıdır. Burada yapılan hayvancılık sayesinde Türkiye’nin dört bir yanının et ihtiyacı da sağlanıyor. Yapılacak sondaj çalışması ile 6 köyün su kaynakları kirlenecek ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak. Bu da bölgenin nüfussuzlaştırılmasına yol açacak. Yaşamın en önemli kaynağı olan suyu kaybetmemiz ve geçim kaynağımız olan hayvancılığı yitirmemiz köylerin nüfussuzlaşmasına neden olacak ve bizler de bu yüzden yüzyıllardır yaşadığımız bu toprakları korumak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Burada bir sondaj çalışması yapılmasına ve maden sahasına dönüştürülerek yaşamın kaybolmasına izin vermeyeceğiz.” (Özel Haber)