Ana Sayfa Genel 16 Nisan 2024 139 Görüntüleme

DEM Parti’den Kobani Davası Açıklaması: Arkadaşlarımız yarın tahliye edilmeli

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk Komisyonu Eş Sözcüleri Sevda Çelik Özbingöl ve Öztürk Türkdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak ile Kobanî  Davası avukatları, yarın  karar duruşması görülecek olan Kobani davasına ilişkin DEM Parti Genel Merkezinde basın açıklaması düzenledi. 

Hukuk Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, “Arkadaşlarımız yarın tahliye edilmeli, Türkiye hukukun üstünlüğü ilkesine giden yola dönmelidir” çağrısında bulunuldu. 

17 Nisanda görülecek Kobani Davası öncesi DEM Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı; 

İktidar Kobanî Kumpas Davasıyla siyasi bir dizayn yapmayı amaçladı

“Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve seçilmiş siyasetçilerin de içerisinde yer aldığı 108 kişi ile ilgili Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam eden ve kamuoyunca da Kobanî Kumpas Davası olarak bilinen davanın 17 Nisan 2024 tarihinde son duruşması görülecek. Yaklaşık 8 yıldır devam eden ve hala 18 siyasetçinin de tutuklu olduğu yargılama, sizlerle dönem dönem paylaştığımız ve AİHM kararlarıyla da doğrulandığı üzere “dava” adı altında açık siyasi saiklerle kamuoyunun gözleri önünde yürütülmektedir. Yargılama sürecinin en başından itibaren, demokratik siyaset yürüten müvekkillerimizin Meclis konuşmaları ve tüm siyasi açıklamaları bir siyasi anlayışı boğmak üzere suç kabul edilmiştir. İktidarca Kobanî Kumpas Davası üzerinden siyasi süreçlere hizmet eden bir siyasi dizayn amaçlanmış ve yargı siyasi amaçlara hizmet eder şekilde Kobanî Kumpas Davasında da araçsallaştırılmıştır. 

Haberi olmayan onlarca insan dosyaya müdahil olarak dahil edilmiştir

Neredeyse Türk Ceza Kanununun tüm sevk maddeleriyle yargılanan müvekkillerimiz ve siyasetçiler hakkında, özel yetkili ve İçişleri Bakanlığı, Et ve Süt Kurumu gibi tüzel kişiliği olan kurumların ve kuruluşların da taraf kılındığı ve müdahil kabul edildiği örneği olmayan özel bir yargılama süreci sürdürülmektedir. En bariz örneğini de Diyanet İşleri Başkanlığının nefret ve ayrımcılık içeren söylemlerle yargılama sürecine dahiliyetini dile getirdiğinde gördük. Bu söylemlerle oluşturulan tablonun ve siyasi yargılama yapmanın da açık sonuçlarından bir tanesiydi bu sadece. Yargılamanın güvenilirliğini açıkça tehdit eden bu dahiliyetler ile Cumhuriyetin ikinci yüzyılına başlangıç olarak demokratik bir süreç yerine, ülkemizin demokratik ve eşitlikçi siyasi mücadelesini ve Kürt siyasetçileri hedef alan bir yargılamaya doğru gidilmiştir. Haberi olmayan onlarca insan dosyaya müdahil olarak dahil edilmiştir. Farklı şehirlerden farklı olaylar bu dosyayla ilişkilendirilerek çok ciddi ve vahim bir suç dosyası görüntüsü oluşturulmaya çalışılmıştır”

Savunma Avukatları: Müvekkillerimize duruşma salonu içerisinde kötü muamele yapıldı 

Savunma avukatları tarafından yapılan açıklamada, “Yargılamanın başından beri mahkemenin CMK’nın tüm amir yükümlerini yok sayan tutumuna şahit olduk. Mahkeme, müvekkillere ait birçok hakkı kullandırmadı, bazen de kullanıldığını varsayarak ceza mahkemesi ihdası aşamasına gelen birçok karar ve ara karar örneği oluşturdu. Bazı müvekkillerin sorguları dahil yapılmadan, seçim meydanlarında kullanılmak üzere de bir iddianame dosya süreci içerisinde hazırlandı. Müvekkillerimiz ve avukatlarının mikrofonlarının kapatıldığı ve mevcut siyasi iktidarın gölgesinde yürütülen bu davada, demokratik siyaset müvekkillerinin seslerini duyurma çabaları da savunma haklarının kısıtlanması da yargılamayı uzattıkları bahanesiyle mahkeme tarafından defalarca söz kurma taleplerinin reddi olarak karar altına alındı. Duruşmaların başında iki haftalık periyotlarla duruşmalar sürdü. Sonrasında ise kesintisiz süren duruşmalarda müvekkillere doğrudan duruşma salonu içerisinde kötü muameleye varan bir sürecin işletildiğine de tanıklık ettik. 

Davanın başından beri adil yargılanma hakkı ihlal edildi 

Demirtaş ve Yüksekdağ AİHM kararlarında esasen bu dosya yargılamasındaki siyasi saik ifşa olmasına rağmen ve tutukluluk için öngörülen yasal üst sınırlar aşıldığı halde tutuklu bir şekilde yargılama da devam edilmektedir. Yani dosyamızdaki siyasi etki ve baskı, dosya üzerindeki gücünü en başından bugüne kadar muhafaza etmektedir. Yaklaşık 8 yıldır devam eden Kobanî Kumpas Davasında, yargılama sürecinin parçası olarak çok farklı siyasi süreçlere tanıklık ettik. Yargılamanın en başından beri savunma hakkı, adil yargılanma hakkı, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri da dahil olmak üzere ceza yargılamasının bütün amir hüküm ve ilkeleri hepimizin gözleri önünde ihlal edilmiştir.  

Toplumsal barışımıza katkı sunacak bir yargılama süreci için Sincan’da olacağız 

Müvekkillerin özgürlük hakkının ellerinden alınmış olmaları ve siyasi birer rehineye dönüştürülmüş oldukları gerçeği eşliğinde yürütüldü tüm bunlar. Hala aynı mağduriyet katlanarak devam etmektedir. Müvekkillerimizin yürüttüğü demokratik siyaset ve Kürt sorununun demokratik çözümündeki ısrarları temelinde, dosya avukatları olarak bizler de hukukun işler hale getirilmesi temelinde sürdürdüğümüz adaletin tesisi mücadelesinde ısrarlıyız. Bu temelde; yarın dosya avukatları olarak, Sincan Cezaevi Yerleşkesinden devam eden yargılamada bugüne kadar birçok hukuksuzluk ve mağduriyet yaşanmış olmasına rağmen, adalet ve toplumsal barışımıza katkı sunacak bir yargılama süreci ve hukukun işler kılınması talebimizi, çağrımızı da sizin aracılığınızla duyurarak orada bulunacağız. 

Cahit Kırkazak: Kürt siyasetinin siyasi faaliyetleri yargılama konusu yapıldı

Ardından söz alan HDP Eş Genel Başkanı Cahit Kırkazak, şunları söyledi: 

“Kamuoyunun da takip ettiği üzere yarın karar çıkması beklenen Kobanî Davası, ülkenin demokrasisine, hukuk düzenine ve birlikte yaşama iradesine ciddi etkileri olacak sonuçları da beraberinde getirecektir. Arkadaşlarımıza yüklenen istinatları kamuoyu bir bütün olarak takip ettiğinde, hiçbirinin gerçeği yansıtmadığı ortadadır. Müvekkillerimize isnat edilen suçlamalarda Kobanî’yle dayanışma eylemleri gösteren insanların davranışlarının ülkenin bütünlüğüne yönelik bir saldırı olduğu algısı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa Kürtler ve HDP geleneğinin ülkenin toprak bütünlüğüyle hiçbir sorunu olmadığı defalarca tartışılmış ve bu net olarak görülmüştür. Burada mesele şudur; demokratik toplum düzenlerinde insanların karar alma süreçlerine katılma yöntemi olan protestolar suçlama konusu yapılıyor. Ancak uluslararası mahkeme kararları bu eylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu kararını verince de bu sefer Kürt siyasetinin bir bütün olarak 2009’dan bu yana bütün siyasal faaliyetleri yargılama konusu yapılıyor. O nedenle aslında bu davanın bir kumpas olduğunu herkes biliyor. Bu davanın bir tasfiye davası olduğunu ve otoriter baskıcı rejimin tesis edilmesine hizmet ettiğini herkes biliyor. 

Şimdi bu davada temel mesele ne olmalı? Yarın ya bu ülkenin demokrasisini, hukuk düzenini ve birlikte yaşama iradesini sahiplenme olacak ya da Kürtler açısından yeni bir duygusal kopukluğu, yeni bir hafızayı, yeni bir aşamayı beraberinde getirecektir. Kürtler 100 yıllık süreçte Türkiye toplumuyla birlikte yaşamak için her türlü çaba ve mücadeleyi yürüttü. Bu bağlamda şunu söylemek isterim. Ülkenin sivil demokratik muhalefeti ve siyasi partileri ya yarın gelip Kürtlerle beraber, HDP geleneğiyle beraber omuz omuza seslerini yükseltip ülkenin demokrasisine ve birlikte yaşamasına katkı sunarlar ya da AKP-MHP’de ortaklaşan tekçi devlet anlayışına hizmet ederler ve ülkedeki demokrasinin tabutuna bir çivi çakmaya katkı sunmuş olurlar. Kürtlere de seslenmek istiyoruz. Bu davada, maalesef AKP-MHP’de somutlaşan devlet aklı, bazen Kürtlerin kurumlarını ve partilerini de araç olarak kullanıyor. Onlar da bugün ve yarın çıksınlar, açıktan devletin oyunlarına alet olmadıklarını ve bu davada müşteki olmadıklarını açıklasınlar. Çünkü Kürtlerin birlikte yaşaması, Kürtlerin ittifakı gerçekleşmediği sürece temel hak ve hürriyetlerine kavuşması zor olmuş olacak. 

Gelin Kobanî’de Kürtlerin onurunu koruyan dayanışmayı hep beraber sahiplenelim 

Vicdan sahibi her bireye, yurttaşa sesleniyoruz: Gelin, Kobanî’de Kürtlerin onurunu koruyan, Türkiye ve dünya için güvenlik sorununu ortadan kaldıran, kadınları ve çocukları IŞİD karanlığından koruyan Kobanî halkları ile dayanışmayı hep beraber sahiplenelim. AKP-MHP’de somutlaşan devlet aklına da şunu söylüyoruz: 100 yıldır Kürtlere yönelik her türlü baskı, yok sayma ve soykırımı uyguladınız ve görüldü ki bir sonuç alınamadı. Ülkenin demokrasisi ve hukuk düzeni için yüz yıldır yapılanlardan vazgeçilmesine ve Kürtlerin eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamaları için farklı bir yol ve yönteme, farklı bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bütün demokratik sivil kitle örgütlerini ve kamuoyunu Kobanî Davasında yargılanan HDP’liler ve Kürt siyasetçilerle dayanışmaya çağırıyoruz.”

Öztürk Türkdoğan: Yarın karar çıkmayacak ama biz Sincan’da olmaya devam edeceğiz

DEM Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Öztürk Türkdoğan ise şunları söyledi;

“Öncelikle şu bilgiyi de sizinle paylaşayım. Mahkeme kalemi bize bir haber iletti. Yarın mahkeme heyetinin incelemesine devam edeceğini ve karar için zamana ihtiyaçları olduğunu, yarın bir karar çıkmayacağını ifade ettiler. Dolayısıyla yarın ki duruşmada tutuk incelemesi gerçekleştirilecek. Kanunen zorunlu bir inceleme. Biz bütün hazırlıklarımızı yapmıştık. Ancak yarın karar çıkacakmış gibi orada olmaya devam edeceğiz. Kamuoyuna yaptığımız çağrı geçerlidir. Yarın saat 10:00’da Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonunun önünde dost kurumlar ve bileşenlerimizle, demokratik kamuoyuyla açıklamamızı gerçekleştireceğiz.

2014’te suç olmayan 2020’de suç olamaz: Arkadaşlarımız politik kimlikleri nedeniyle yargılanıyor

Bu dava ile ilgili hukuksuzluklar çok çok fazla. Bunu davada yargılanan arkadaşlarımız ve avukat meslektaşlarımız uzun uzun anlattılar. 2014 yılında suç olmayan bir şey daha sonra 2020 suç olarak nitelendirilemez. Burada Türkiye’de yargı yoluyla baskı politikası oluşturmanın geldiği nokta görülüyor. Bu davada yargılanan arkadaşlarımız bir suç işlememişlerdir, herhangi bir suçlama konusunun muhatabı değildirler. Arkadaşlarımız politik kimlikleri nedeniyle yargılanmaktadırlar. Bu davada CMK’nın usul hükümlerinin neredeyse tamamı ihlal edilmiştir. Bu dava ileride hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak bir davadır. Yine kovuşturma aşamasında bütün kovuşturma hükümleri de ihlal edilmiştir. Ortada bir suç yoktur. Bunların tamamını sizlere aşama aşama ifade edebiliriz ama merak edenler, en son Sayın Demirtaş’ın savunması da biliyorsunuz internet ortamında yayınlandı, oraya bakabilir. Savunmada sadece maddi olgularla ilgili kısımlar yok, hukuka aykırılıklara da değinilmiş. Şunu ifade edeyim; bu politik dava gelinen aşama itibariyle, Türkiye halkının 31 Mart’ta ortaya koyduğu iradeye saygı temelinde beraatla bitmesi gereken bir dava halini almıştır.  

Kobanî Kumpas Davasında arkadaşlarımız yarın tahliye edilmeli, Türkiye hukukun üstünlüğü ilkesine giden yola dönmelidir

Bizim yarınki beklentimiz, arkadaşlarımızın tamamının tahliye edilmesidir. Hele hele bazı arkadaşlarımız var ki onlar kanunen 7 yıldan fazla tutuklu yargılanamayacağına dair hükmü ihlal edilen arkadaşlarımızdır. Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel kanuna aykırı olarak tam bir siyasi rehine olarak tutulmaktadırlar. Çünkü bu dava kapsamında 7 yıllık tutukluluk süreci çoktan aşılmıştır. Sevgili Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer arkadaşlar 7 buçuk 8 yıla yakındır yargılanmaktadırlar. Tahliye edilmeleri gerekir. Hele hele bazı arkadaşlarımız var ki ciddi sağlık problemleri vardır, Ali Ürküt arkadaşımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz, kendisi tedavi altındadır. Yine Nazmi Gür arkadaşımızın sağlık sorunları var. Dilek Yağlı ve Ayla Akatın da sağlık sorunları mevcut. Arkadaşlarımızın mutlaka ama mutlaka tahliye edilmeleri gerek. Yarın siyasi rehine pozisyonunun sona ermesi gerekir. Yarın saat 10’da yine orada olacağız. Açıklamamızı gerçekleştireceğiz ve arkadaşlarımızın tahliye edilmelerini bekleyeceğiz. Mahkemeden de siyasi iktidardan da beklentimiz Türkiye’nin artık hukuka dönmesidir. Türkiye hukukun üstünlüğü ilkesine giden yola yeniden dönsün. Türkiye; AİHM’in Demirtaş, Yüksekdağ ve diğerleri hakkındaki kararlarında belirtilen ihlal kararlarına uygun olarak bu davayı bitirsin ve arkadaşlarımızı bir an önce tahliye etsin” 

 

(Haber Merkezi)

Yorumlar

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Hazır Site by Uzman Tescil webmaster