Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilciliği Nisan ayı Basın Hak İhlalleri Raporu yayınladı. Rapora göre Nisan ayında 182 basın hak ihlali yaşandı. 3 gazeteci tutuklandı, 11 gazeteci gözaltına alındı, 18 gazeteci ise darba maruz kaldı.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününde yayınlanan raporda şu ifadeler kullanıldı;
“3 Mayıs, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı karar ile tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanıyor. Peki biz bu günü layıkıyla kutlayabiliyor muyuz? Cevabı elbette ki hayır.
Çünkü Türkiye’de mesleğimiz giderek kötüleşen bir koma halinde. Hemen her gün meslektaşlarımız adliye koridorlarında mesai harcıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor veya darp ediliyor. Nisan ayı da saydığımız olumsuzluklar açısından meslektaşlarımız için son derece ağır bir tablo ortaya koydu. Zira AKP/MHP koalisyonunun seçim yenilgisi, meslektaşlarımıza yönelik bir saldırı furyasının da başlangıcı oldu. Bu saldırı öylesine şiddet içeriyordu ki meslektaşlarımızın üzerine plastik mermiler atıldı, tazyikli su sıkıldı, darp edilenler oldu. Kimi meslektaşlarımız ise güvenlik güçlerinin şiddetinden cesaret alan karanlık eller tarafından ölümle tehdit edildi.
Geçen ay içerisinde mesleğe yönelik baskılardan nasibini en çok alanlar hiç kuşkusuz muhalifler ve Kürt basın kuruluşlarında çalışan meslektaşlarımız oldu. Sınır aşan operasyonlarla Avrupa’daki Kürt medya kuruluşlarının stüdyoları basıldı, ekiplanları kullanılamaz hale getirildi. Operasyonların zamanlaması da son derece dikkat çekici oldu. Zira Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Irak ve Irak Kürdistanı’na yaptığı ziyaretin hemen akabinde Avrupa’daki televizyon baskınlarının yapılması ve ülke içinde de Kürt basın kuruluşlarında görev yapan gazeteci ve çalışanların topluca gözaltına alınmaları ve bazılarının da tutuklanmaları, daha büyük bir baskı ikliminin başlangıcı olarak değerlendirildi. Umarız bu endişemizde haklı çıkmayız.
Türkiye hukuk devleti ise basın üzerindeki baskıya son vermeli
Demokrasi en basit yorumlardan birine göre tahammül rejimidir. Herkesin en aykırı düşünceye ve bu düşüncelerin ifade edilmesine katılması şartı demokrasilerde yoktur. Ancak tahammül etme zorunluluğu vardır. Basın ise bireylerin ve toplumun her alanda ihtiyaç duyduğu haber alma, araştırma, bilgi verme, eleştirme görevini yerine getiren benzersiz işleve sahip olan temel argümanlarının başında gelir. Dolayısıyla Türkiye eğer her fırsatta yöneticilerin dile getirdiği gibi; demokratik bir hukuk devleti ise önce basın üzerindeki baskılara son verilmesi gerekir.
Yerel seçim yenilgisinin ardından toplumda, AKP/MHP koalisyonunun baskı politikalarına son verebileceği yolunda bir beklenti ve umut oluşmuş ise de son bir ay içerisinde basına yönelik hak ihlalleri ve basına yönelim konusundaki baskıcı sistematikteki aynılık, bu umut ve beklentilerin boşa çıktığının bariz bir göstergesi olmuştur. Zira geçen ay Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilciliğinin ilgi ve sorumluluk alanına giren hak ihlallerinin sayısı 182’yi bulmuştur. Hak ihlallerinin niteliğinde de çerçevenin genişlediği ortaya çıkmıştır.
Bu karanlık tablo karşısında, gazetecilerin Türkiye’deki en güçlü kuruluşu Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde gazetecilerin özgürce yazabildikleri, sansüre, baskıya maruz kalmadıkları, haklarını alabildikleri günleri getirene kadar, bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz konusundaki kararlılığımızı da tüm kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz. Ve haykırıyoruz: Tutuklu gazeteciler özgür olmadıkça, biz de özgür değiliz!”
(Haber Merkezi)